16 Ocak 2014 Perşembe

ATATÜRK

ATATÜRK VE MATEMATİK


Mustafa Kemal Atatürk, ulusların geleceklerini eğitimin şekillendireceğini her fırsatta söyleyen birisiydi. Aldığı kararlar, yaptığı konuşmalar ve düşüncesi hep daha iyiye daha güzele ulaşmaya yönelikti. Buna ulaşabilmenin bilgi ve eğitimle mümkün olduğunu Meclis konuşmalarında, halka hitaplarında ve dost toplantılarında vurgulamaktaydı. Atatürk taşıdığı öneme bağlı olarak en köklü değişimleri eğitim alanında yapmıştır. Harf devrimi, Eğitim ve Öğretimin birleştirilmesi gibi büyük değişimleri örnek gösterebiliriz. Bu değişimler ve yenilikler daha iyiye ulaşabilmenin halkaları olmuşlardır. O zamanın şartlarında bu denli büyük ve köklü değişimlerin kısa süre içinde başarılması kolay bir olay değildi. Tarih kitapları bu değişimi ayrıntıları ile açıklamaktadır. 

Mustafa Kemal Atatürk’ün kendiside iyi bir eğitim almak için  çaba harcamış ve o günün şartlarında bunu başarmıştır. Eğitimi için çeşitli şehirlerdeki değişik okullara gitmiştir. Eğitiminin bir kısmını da yurt dışında almıştır. Atatürk eğitiminin ilk yıllarından itibaren matematik dersine özel bir ilgi duymuştur. Selanik Rüştiyesinde okurken matematikteki üstün başarısı kendisine “Kemal” adını verilmesini sağlamıştır. Atatürk anılarında bu olayı şöyle anlatır:

“Rüştiyede en çok matematiğe merak sardım. Az zamanda bize bu dersi veren öğretmen kadar belki de daha fazla bilgi edindim. Derslerin üstündeki sorularla uğraşıyordum, yazılı soruları düzenliyordum. Matematik öğretmeni de yazılı olarak cevap veriyordu. Öğretmenimin ismi Mustafa idi. Bir gün bana dedi ki:
“Oğlum, senin ismin de Mustafa, benim de. Bu böyle olmayacak, arada bir fark bulunmalı. Bundan sonra adın Mustafa Kemal olsun.”
O zamandan beri ismim gerçekten Mustafa Kemal oldu...”  


Atatürk matematik sevgisi sadece öğrenciliğinde kalmadı, her zaman ilgilendi. Yurt gezilerinde Atatürk’ün olmazsa olmazı okul ziyaretleriydi. Harf devriminden sonra ülkenin hızla değişmesinin temelini okullar oluşturduğu için yapılan çalışmaları yerinde görmek isterdi. Okul ziyaretlerinde mümkün olduğu kadar derslere girer, öğretmenlere ve öğrencilere rehberlik yapardı. Burada karşılaştığı sorunları  

not alır ve en kısa zamanda çözülmesi için emirler verirdi. Okullarda kullanılan dil üzerinde önemle dururdu. Değişik derslerde kullanılan Arapça, Farsça ve Osmanlıca terimlerin ağdalı ve anlaşılmaz dil yapılarının eğitimi güçleştirdiğini fark etmişti. Özellikle çok sevdiği matematik dersindeki terimlerin öğrenmeyi güçleştirmesi, çözüm üretmek için çalışmasına neden oldu.

Atatürk 1936-1937 kış sezonunda yabancı kaynaklı “çok iyi bildiği için Fransızca” geometri ve matematik kitapları aldırıp üzerinde çalıştı. Bu çalışmalar sonucunda aynı yıl Atatürk Tarafından kaleme alınmış bir Geometri kitabı yayınlandı. Milli Eğitim Bakanlığı bu kitabı geometri öğretenlere ve bu konuda bilgi edinmek isteyenlere rehber olarak yayınlamıştır. 44 sayfa olarak basılan Geometri kitabının ilk baskısında yazar adı belirtilmemiştir. Aynı kitap 1971 yılında Türk Dil Kurumu tarafından tekrar basılmıştır. Günümüzde ise özel bir yayınevi tarafından baskısı yapılmaktadır.

Atatürk 1937 yılında Sivas’a yaptığı bir ziyarette Sivas Lisesi’ne uğramıştır. Burada 9-A sınıfındaki geometri “Hendese” dersine girmiştir. Öğrencilerle değişik konular hakkında konuşmuş ve geometri hakkında çeşitli sorular sormuştur. Ders esnasında eski terimlerle bilgi aktarımının ve öğrenilmesinin ne derece zor olduğu bir kez daha saptayan Atatürk, Türkçe terimlerle birkaç geometri sorusu çözmüş ve Pisagor teoremini anlatmıştır.

Atatürk yazdığı Geometri kitabı ile günümüzde kullanılan birçok terimi Türkçe olarak tanımlamıştır. Bu tanımlamalarla anlaşılması güç terimlerin yerini öğrenilmesi kolay Türkçe terimler almıştır. “ Müsellesin, zaviyetan-ı dahiletanmecmu’ü 180 derece ve müselles-i mütesaviyü’l-adla, zaviyeleri biribirine müsavi müselles demektir.” Bu cümleyi Osmanlıca bilmeyenlerin anlaması mümkün değildir. O dönemlerde matematik ve geometri dersleri bu terimler kullanılarak öğretilmekteydi. Bu cümlenin anlamı ise: “Üçgenin iç açılarının toplamı 180 derecedir ve eşkenar üçgen açıları eşit üçgen demektir.” Başka bir örnek verecek olursak: “Müsellesin sathı yatalay, dikeley zarbının müsavatına müsavidir.” Bu cümle ise: “Üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir.” Demektir. Atatürk’ün Türk diline kazandırdığı matematiksel terimlere örnekler verecek olursak:

Maksumunaleyh = Bölen
Haric-i Kısmet = Bölüm
Kabiliyeti-i Taksim = Bölünebilme 

Zarb = Çarpı
Mazrup = Çarpan
Mazrubata Tefrik = Çarpanlara Ayırma 
 Muhit-i Daire = Çember
Tarh = Çıkarma 
Amudi = Dikey
Aşar-i = Ondalık
Kat-i Mükafti = Parabol
Ehram = Piramit
Menşur = Prizma
İhtisar = Sadeleştirme
Mahrec = Payda
Hatt-ı Mübas = Teğet
Nısf-ı Kutur = Yarıçap
Re”sen mütekabil zâviyeler = Ters Açılar  Murabba = Kare


Yukarıdaki örnekleri çoğaltmak mümkün. Öğrenme için anlaşılır olmak, ya da anlaşılmak temel unsurlardan birincisidir. Atatürk bu kitabı yazarak ve diğer bilim dallarında da Türkçe terimlerin kullanılmasını isteyerek eğitimin daha etkili olmasını sağlamıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder